Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Bolu Sosyal Bilimler Lisesi’nin spor salonunda özel olarak oluşturulan alanda duruşma gerçekleştirdi. Duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, yangında yaralananlar ile yaşamını yitirenlerin aileleri, sanık yakınları ve taraf avukatları katılım gösterdi.
Duruşma salonunun içi ve çevresinde geniş güvenlik önlemleri alındı. Yerleşke etrafındaki cadde ve sokaklar ise trafiğe kapatıldı.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla kaydedilen duruşmada, mağdurların beyanları dinlenmeye başlandı.
“OTEL YÖNETİMİ OTELDEN ÇIKARKEN YAN ODASINDAKİLERİ BİLE UYANDIRMAMIŞTIR”
Yangında 15 yaşındaki oğlu Eren Bağcı’yı kaybeden Gözde Ezgi Çilingir Bağcı, “Eren’i vicdansız ve katil insanların yanında konuşmayacağını” ifade ederek, bu kadar kötü insanların arasında temiz kalmayı başardıkları için kendilerini şanslı hissettiklerini belirtti.
Otel çalışanlarının yangını fark ettiklerinde insanları uyarabileceklerini, bu sayede bazı hayatların kurtulabileceğini kaydeden Bağcı, sevgisizliğin insan hayatını önemsememek anlamına geldiğini vurguladı.
Bağcı, olay günü “tabut otel” olarak nitelendirdiği işletmede 78 insanın hayatını kaybettiğini hatırlatarak, “Otel yönetimi otelden çıkarken yan odasındakileri bile uyandırmamıştır. Bu ne tür bir canilik, anlamak mümkün değil. Dinlediklerimiz, acılarımızla dalga geçmektir.” dedi. Ayrıca, sanık ifadelerinden anladıkları üzere Kartal Otel Turizm Ticaret Sanayi A.Ş.’ye ait çatı kuruluşunun bulunduğunu, otel sahiplerinin diğer otelle kavgalı olduklarını söyleseler de pek çok kararın ortak alındığını belirtti.
Bağcı, ticaret sicilleriyle ilgili çıkan iki kararı ve medyaya yansıyan bazı haberleri mahkeme heyetine sundu.
Bilirkişi raporundaki siren sistemine ilişkin bilgileri paylaşan Bağcı, “Bu otelde 30-40 sene boyunca hiçbir siren çalmamıştır. Raporlarda ’10. katta butonu söktük, o da sireni çaldıracak durumda değildi.’ deniyor. Tiz bir sesi siren sesi olarak tanımlıyorlar. 30-40 yıldır oteldeki sirenler çalmamıştır çünkü kablosu yoktur.” şeklinde konuştu.
Bağcı, görevini yapmayan kamu kurumlarının da yaşanan bu acının sebebi olduğunu aktararak, sanıkları kastederek “bu katillerin” en ağır şekilde cezalandırılacağına inandığını dile getirdi.
Baba Rıza Eray Bağcı ise hayatını kaybeden tüm canlar için adalet aradıklarını ifade ederek, 7 gündür burada “sanıkların tiyatrosunu” izlediklerini söyledi.
Eren’in ahlaklı, sevgi dolu ve iyi bir çocuk olduğunu belirten Bağcı, Eren’in sanıkların sahip olmadığı tüm ahlaka, sevgiye ve güzelliğe sahip olduğunu anlattı.
Yangında 36 çocuğun hayatını kaybettiğini anımsatan Bağcı, “Siz katil değil, aynı zamanda vatan hainisiniz, çünkü bu ülkenin geleceğini çaldınız.” dedi. Sanıkların “Bilmiyorum, hatırlamıyorum, kağıt üzerinde.” diyerek herkesi diğerini suçladığını belirten Bağcı, sonunda canlarını yitirenlerin suçlu ilan edileceğini ifade etti.
Bağcı, silinmiş kamera kayıtlarından ve 21 Ocak’tan sonra şirket banka hesaplarının boşaltıldığından bahsetti.
Gözde Ezgi Çilingir Bağcı ve Rıza Eray Bağcı, davaya katılma taleplerinin devam ettiğini belirterek, sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını talep etti.
“YANGINDA DÖRT CANIMIZI KAYBETTİK”
Yangında Sıdıka Ersin Doğan’ın oğlu Mert, gelini Duygu ve torunları 9 yaşındaki Doğa ile 7 yaşındaki Mavi Doğan da yaşamını yitirenler arasında yer aldı.
Yakınlarının kaybıyla büyük üzüntü yaşayan Sıdıka Ersin Doğan, yanından ayırmadığı oğlunun asker şapkasıyla acısını hafifletmeye çalıştığını söyledi.
Yangın sonrası hayatlarının altüst olduğunu belirten Doğan, “Yangında dört canımızı kaybettik. Tek oğlumuz vardı. Gelinimiz ve iki torunumuzla artık ailemiz yok.” şeklinde konuştu.
Çocuklarının son ana kadar kurtarılmayı beklediğini aktaran Doğan, “Arkadaşlarıyla sürekli iletişim halindelermiş. Saat 03.30’dan saat 05.10’a kadar odada kurtarılmayı beklemişler. Çok yüksek kattalarmış, alt katlar tamamen yanıyormuş. Atlamayı denemişler ama mümkün değilmiş.” dedi. Gelininin son mesajının, ‘Artık konuşamıyorum, çok zor nefes alıyoruz.’ olduğunu belirten Doğan, o mesajdan sonra iletişimin kesildiğini ifade etti.
“BU DAVA TÜRKİYE’NİN VİCDAN DAVASI”
Doğan, otelin çalışmaması ve açılmaması gerektiğini vurgulayarak, “Eksiklikler bir günlük değil. Bolulular bilir, bu çok eski bir kurum. Affedilir gibi değil. Bir otele itfaiyenin gireceği yolun yapılmaması kasıt değil de nedir? Bunu en sığ akıl bile bilir. Bu çok büyük ve ciddi bir dava. Hepimiz adaletin tecellisini bekliyoruz.” dedi.
Oğlunun askerlik döneminden kalan şapkasıyla bir nebze teselli bulmaya çalıştığını dile getiren Doğan, “Oğlum, askerlikten sonra şapkasını saklamış. Bunu bilmiyordum. Ofisindeki eşyalar boşaltılırken arkadaşları bulup getirdi. Oğlum manevi değerlere çok önem verirdi. Şimdi o şapkayı gittiğim her yere götürüyorum.” şeklinde konuştu.
Doğan, sanıkların “olası kast”tan yargılanmasını ve en ağır cezayı almasını talep ederek, “Bu sanıkların gerçekten üzülmesini, yaşananları anlamasını istiyoruz. Biz burada sadece kendi kayıplarımız için değil, başkalarının da aynı acıyı yaşamaması için mücadele ediyoruz. Bu dava sadece bizim davamız değil, Türkiye’nin vicdan davası.” ifadelerini kullandı.
“EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILMALARINI BEKLİYORUZ”
Baba Uğurtan Doğan, yargılama süresince yapılan savunmalara şaşırdığını belirtti.
Doğan, “kağıt üzerinde” diye bir kavramın olmadığını, yaşanan olayın yetki ve sorumluluğun ötesinde bir vicdan meselesi olduğunu dile getirerek, “Üzüntülüyüz. İçimizde kızgınlık ve kin var. Büyük mücadelemiz yasalar çerçevesinde. Yargı önünde bunların en ağır şekilde cezalandırılmasını bekliyoruz.” dedi.