Vasiyetle ilgili sorulara yanıt veren Besen, “Bizim vasiyet yazmamıza gerek yok. Bıraktığımız şarkılar zaten bir iz. İnsanlar tarafından güzel şekilde anılmak ve kalplerde iz bırakmak en büyük dileğimiz” şeklinde ifade etti. Sanatçılar için kalıcı olmanın önemini vurgulayan Besen, müzik eserlerinin, onları hayatlarında dinleyen bireyler üzerinde kalıcı etkiler bıraktığını belirtti. Bu açıdan bakıldığında, müziğin sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda bir miras olduğuna da dikkat çekti.
Sosyal medyanın müzik sektörüne etkilerinden bahseden Pamela, durumu oldukça sert bir şekilde eleştirdi. “Sosyal medya Unkapanı’ndan beter oldu.” diyerek, dijital dünyanın sanatçılar üzerindeki baskısını dile getirdi. Pamela, “Öyle bir baskı var ki, üç haftada bir yeni şarkı çıkarman gerekiyor. Bu durum, kaliteli işlerin ortaya çıkmasını zorlaştırıyor” ifadeleriyle, sanatçıların sürekli bir yenilik yapmak zorunda hissettiği bir ortamda, derin ve anlamlı eserler üretmenin giderek zorlaştığını belirtti.
Bu bağlamda, sosyal medya ve dijital platformların müzik piyasasını nasıl şekillendirdiği üzerine farklı açılımlar sunuyorlar. Sanatçılar, geleneksel yöntemlerin yerini alan hızlı tüketim kültürüyle başa çıkmaya çalışıyor. Nitelikli müziğin ön plana çıkabilmesi için gerek sosyal medya gerekse diğer dijital mecra üzerindeki baskının azaltılması gerektiğini ifade eden Pamela, aynı zamanda bu durumun yeni yeteneklerin ortaya çıkmasını da engelleyebileceğini düşündüğünü dile getirdi.
Sanatçılar arasında müzik üretiminin sürekli bir devinim içerisinde olduğuna dair bir ortak görüş mevcut. Bu devinim, müziğin kalitesinden çok, müzikalitenin ve sanatsal ifade yetisinin daha az önemsendiği bir süreci de beraberinde getiriyor. Pamela’nın açıklamaları, müzik sektörü temsilcileri açısından goy goydan öteye giden bir derinlik sunuyor. Sanatçıların, hem kendilerini hem de müziklerini ifade edebilecekleri daha özgür ve yaratıcı alanlara ihtiyaç duyduğunu belirtiyorlar.
Dijital platformların sağladığı hız ve erişilebilirlik, sanatçılar için görsel ve duygusal derinlikten ziyade hızlı sonuç almalarını sağlıyor. Bu durum, genel olarak kaliteli müzik üretimini sekteye uğratan bir unsur olarak karşımıza çıkmakta. Günümüz müzik endüstrisi, eserlerin çabuk tüketimi üzerine kurulu bir yapı sergileyerek, derin ve ciddi çalışmaların önüne geçebiliyor. Bu da sanatçılarda, kariyerlerini ve sanatsal üretimlerini nasıl yöneteceklerine dair soru işaretleri oluşturabiliyor.
Sonuç olarak, hem Besen’in hem de Pamela’nın görüşleri, sanatın ve müziğin, toplum üzerinde bırakması gereken kalıcı izlerin önemine dikkat çekiyor. Söz konusu baskılara karşı durmanın, kaliteli eserler üretmek adına yaratıcı süreçlerin önünü açabileceği düşünülüyor. Dinleyicilerin de bu durumu göz önünde bulundurarak, daha anlamlı ve derinlemesine müzik eserlerine yönelmesi gerektiği düşünülmekte. Bu durum, gelecekteki müzik anlayışını ve sanatçı profillerini de şekillendirebilir.