Kaplanoğlu, Gazze’deki durum hakkında önemli bir açıklamada bulundu. Özellikle orada yaşanan soykırıma dikkat çekerek, bu trajik olayların bir an önce son bulmasını temenni etti. “Gazze’de yaşanan soykırımın bir an önce bitmesini ve oradaki insanların kendi topraklarında huzur içinde yaşamasını diliyorum” ifadesiyle, Gazze halkının yaşadığı acıları dile getirdi.
Kaplanoğlu’nun açıklamaları yalnızca Gazze’deki duruma duyduğu kaygıyı yansıtmakla kalmadı, aynı zamanda kültürel etkinliklerin önemine de vurgu yaptı. Kaplanoğlu, festival ekibine teşekkür ederek, “Burada geleceğin yönetmenlerini gördüm, umutlandım” dedi. Bu cümleler, onun sinema ve sanatın, toplumsal olaylara karşı bir dayanışma ve farkındalık aracı olarak öne çıktığını düşündüğünü gösteriyor.
Kaplanoğlu’nun bu görüşleri, uluslararası düzeyde de yankı bulabilecek nitelikte. Soykırım gibi ağır insan hakları ihlalleri konusunda sesini yükselten sanatçıların sayısının artması, belki de toplumsal değişim için bir umut ışığı olarak görülebilir. Sinema ve sanat, tarih boyunca olaylara tanıklık etmiş ve bu olayları daha geniş kitlelere ulaştırarak kamuoyunun bilincini artırmıştır. Kaplanoğlu’nun bu festivalde yer alması, sanatıyla toplumsal meselelere dikkat çekme çabasının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Genç yönetmenlere verdiği destek de çok önemli bir mesaj taşıyor. Sinemanın geleceği, yeni nesil sinemacılara bağlı. Kaplanoğlu’nun geleceğin yönetmenlerini görmekten duyduğu umut, bu genç yeteneklerin toplumsal konulara eğilebileceği ve yaşanan baskılara karşı duruş sergileyebileceği anlamına geliyor. Bu, sanatın sadece eğlence aracı olmaktan çıkıp, aynı zamanda toplumsal bir değişim aracı olabileceğini gösteriyor.
Tüm bu açıklamalar, Kaplanoğlu’nun sanat ve toplum arasındaki ilişkiye dair derin düşüncelerini yansıtıyor. Kısaca, onun mesajı; yalnızca sanatsal üretimle kalmayıp, bu üretimle toplumsal meseleler üzerinde düşünme ve harekete geçme gerekliliğini ifade ediyor. Gazze’deki soykırım gibi olayların unutulmaması ve toplumlar üzerinde kalıcı etkiler bırakması gerektiği, sanatın en önemli görevlerinden biri olarak öne çıkıyor.
Kaplanoğlu, yaptığı bu açıklamalarla birlikte, Gazze’deki insanlara olan empatisinin yanı sıra, sanatsal toplulukların, etkinliklerin ve kültürel üretimlerin bu tür kritik meseleler hakkında farkındalık yaratmasının önemini de vurguladı. Bu etkinlikler, yalnızca yerel değil, küresel boyutta da önemli mesajlar vermek adına bir platform teşkil ediyor. Sanatın bu tür toplumsal sorunlarla ilgili ses çıkarması, kendisi için birincil önceliklerden biri gibi görünüyor.
