ÜÇ BÖLGEDEN OLUŞUYOR
El-Natah, üç ana bölgeden oluşmaktadır: bir yerleşim alanı, bir karar alma bölgesi ve bir nekropol. Bu düzen, toplumsal işleyişin nasıl organize olduğuna dair önemli ipuçları sunmakta ve şehrin uzun süreli bir yerleşim yeri olarak nasıl planlandığını gözler önüne sermektedir. Yerleşim alanı, topluluğun gündelik hayatını sürdürdüğü ve sosyal etkileşimlerin gerçekleştiği bölge iken, karar alma bölgesi, bu toplumun yönetimsel işlemlerinin yürütüldüğü yer olarak dikkat çekmektedir. Nekropol ise, insanların yaşamlarının sona erdiğinde nasıl bir ölü gömme geleneği benimsediklerini ve toplumsal inançlarını yansıtmaktadır.
EŞİTLİKÇİ BİR TOPLUM
El-Natah’ta bulunan arkeolojik kalıntılar, bu toplumun hiyerarşik bir yapıya sahip olmadığını gösterebilmektedir. Uzmanlar, bu toplulukta cinsiyet, ırk ya da servet farkı gözetilmeksizin eşitlikçi bir yaşam tarzının hakim olduğuna inanmaktadır. Sosyal yapı itibarıyla, bireyler arasında herhangi bir ayrımcılık yapılmadığı, bunun yerine herkesin eşit haklara sahip olduğu bir düzen yaşandığı ortaya konmuştur. Bu durum, toplumsal dayanışma ve iş birliğini teşvik eden bir kültürün varlığına işaret etmektedir. Ayrıca, bu tür eşitlikçi yapıların, çok çeşitli insan gruplarının bir arada yaşamasını ve işbirliğini kolaylaştıran bir temel oluşturduğu söylenmektedir.
NASIL KEŞFEDİLDİ
El-Natah, ilk olarak 15 yıl önce, 2008 yılında, uzaktan algılama teknolojisi ve uydularla yapılan gözlemler sayesinde keşfedilmiştir. Fransız arkeologlar, bu bölgeyi bazalt kaya nedeniyle uzun yıllar boyunca göz ardı ettiklerini belirtmiştir. Bu volkanik kaya, şehri doğa koşulları ve yasadışı kazılara karşı doğal bir koruma sağlama işlevi görmüştür. Bu doğal örtü sayesinde, El-Natah’ın kalıntıları, yıllarca süren erozyon ve diğer çevresel etkilerden korunarak günümüze kadar ulaşabilmiştir. Keşfin ardından yapılan detaylı kazılar ve incelemeler, El-Natah’ın önemli bir yerleşim yeri olduğunu ve insanlık tarihindeki yerini anlamamıza yardımcı olmuştur.
El-Natah, hem sosyal yapısı hem de arkeolojik kalıntılarıyla dikkat çekici bir keşif olarak öne çıkmaktadır. Araştırmalar, bu bölgedeki toplumun sadece eşitlikçi bir yapıda olmadığını, aynı zamanda belirli bir organizasyon ve planlama yeteneğine sahip olduğunu da ortaya koymaktadır. Elde edilen veriler, tarih boyunca farklı insan topluluklarının gücünü ve dayanıklılığını anlamak için büyük bir fırsat sunmaktadır. Elde edilen buluntuların analizi, ileride daha fazla bilgi edinmemize ve bu tür eşitlikçi toplulukların tarihsel süreçte nasıl varlık gösterdiklerine dair daha derinlemesine bir anlayış geliştirmemize olanak tanıyacaktır.