Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, Türkiye’nin İsrail ile ticaretinin devam ettiği yönünde sosyal medyada ve bazı basın yayın organlarında yer alan iddiaların gerçek dışı olduğunu açıkladı. Bu açıklama, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yapılmış olup, doğru bilgilendirme ve dezenformasyonun önlenmesi açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Özellikle, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin sosyal medya hesabı üzerinden yapılan açıklamada, Türkiye’nin 2 Mayıs 2024 tarihi itibariyle İsrail’le olan tüm ihracat ve ithalat işlemlerini durdurduğuna dikkat çekildi. Bu tarihten sonra Türkiye’den İsrail’e yönelik ticari işlemler için tescil edilmiş hiçbir gümrük beyannamesinin bulunmadığı kaydedildi. Bu durum, Türkiye ile İsrail arasındaki ticari ilişkilerin sona erdiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Ayrıca, söz konusu paylaşımlarda öne sürülen “TÜİK verilerine göre İsrail’in dış ticaret kodu olan 624 ile halen ticaret yapıldığı” iddiasının da tamamen asılsız olduğu vurgulandı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinin incelenmesi, bu iddianın geçerliliğini yitirdiğini göstermektedir. Özellikle Mayıs 2024 tarihine kadar olan ticaret verileri üzerinden yapılan değerlendirmeler, bu tarihten itibaren Türkiye’nin İsrail ile herhangi bir ticaret ilişkisinin bulunmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu tür bilgilerin yanı sıra, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, kamuoyunu yanıltabilecek veya yanıltmaya yönelik olup belirli bir kesim tarafından deşifre edilen diğer iddialara da açıklık getirmek amacıyla çalışmalara devam etmektedir. Merkezin yaptığı açıklamada verilen bu bilgiler, Türkiye’nin uluslararası ticaret politikalarının şeffaflığını ve disiplinini artırma yönünde attığı önemli bir adım olarak görülebilir.
Öte yandan, bu tür iddialar ve sosyal medya paylaşımları, genellikle çeşitli gruplar ve bireyler tarafından çıkar elde etmek amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu durum, bilginin doğruluğu konusunda toplumda kafa karışıklığına neden olabilmekte ve özellikle hassas konularda yanlış anlaşılmalara yol açabilmektedir. Dolayısıyla, halka doğru bilgi ulaştırmak ve yanıltıcı bilgilere karşı önlem almak adına bu tür açıklamaların önemi büyüktür.
Son olarak, yaşanan bu durumu, hükümet ve ilgili kurumların iletişim politikaları açısından önemli bir örnek olarak değerlendirmek mümkündür. Dezenformasyon ile mücadele çalışmaları, halkın bilgiye erişim hakkını korumak ve doğru bilgiye ulaşmalarını sağlamak adına büyük bir gerekliliktir. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve onun bünyesindeki merkezlerin etkin çalışmaları, gelecekte benzer iddiaların önüne geçilmesine katkı sağlayacaktır.