Türkiye’de şehirleşme ve sanayileşmenin hızla artması, trafik, inşaat faaliyetleri ve kalabalık nüfus gibi faktörler nedeniyle gürültü kirliliği problemi ortaya çıkıyor. Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, kirliliğin ana kaynağının ulaşım olduğunu belirtiyor. Bu durumun insanları sinirli ve yorgun yapabileceğini vurgulayan Öztürk, özellikle trafiğin ve taşımacılığın yoğun olduğu bölgelerde insan sağlığı için konforlu olmayan şartların oluşabileceğini ifade ediyor. Öztürk, gürültü kirliliğini azaltmak için dur-kalk sistemini minimize etmek gerektiğini belirtiyor.
Prof. Dr. Öztürk ayrıca, gürültü kirliliğini önlemek için caddeleri yeşil koridorlara dönüştürmenin önemine dikkat çekiyor. Ağaçlandırma ve yeşil alanların sesi emerek yayılmasını engellediğini belirten Öztürk, sarmaşıkların ciddi şekilde absorbe ettiğini söylüyor. Bu sayede daha az sesin yayılmasının sağlanabileceğini ifade eden Öztürk, ağaçların ve yeşil alanların sesi emerek binalara ve insanlara gürültüyü ulaştırmadığını belirtiyor.
Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Ayça Çiprut ise gürültünün işitmenin yanı sıra uykuyu da olumsuz etkilediğini belirtiyor. Gürültünün kardiyovasküler sistem problemleri yaratabileceğini, dikkat dağınıklığı, huzursuzluk ve kaygı gibi etkilere neden olabileceğini belirten Çiprut, sağlıklı bir uyku için gürültü seviyesinin 30-35 desibeli geçmemesi gerektiğini söylüyor. Günlük hayatta ofislerde 50-55 desibel seviyelerine rastlanabileceğini belirten Çiprut, hastaneler ve okullarda ise gürültü seviyesinin daha düşük olması gerektiğini vurguluyor.
Gürültü kirliliği, özellikle şehir hayatında önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Ulaşım kaynaklı ve çeşitli diğer sebeplerle oluşan gürültü, insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olabiliyor. Bu konuda uzmanların önerilerine kulak vererek, gürültü kirliliğini azaltıcı önlemler almak ve yeşil alanları artırmak, sağlıklı bir yaşam için önem taşıyor.