Lübnan’ın güneyinde yer alan Deir Qanoun al Nahr köyü, son dönemde gerçekleşen İsrail bombardımanıyla sarsılmış durumda. Bu olayın en dramatik örneklerinden biri, sadece 2 yaşındaki Ivana Skakye adlı bir kız çocuğunun yaşadığı trajedidir. Ivana, bombardıman sonucu vücudunun yüzde 40’ından fazlasını ağır şekilde yanık yaralarıyla kaybetmiş ve şu anda Geitaoui Hastanesi’nde tedavi altına alınmış durumda. Bu durumda olan birçok insan, bölgedeki çatışmaların sivil halk üzerindeki etkilerini gözler önüne seriyor.
İsrail-Lübnan sınırındaki artan gerilim, son dönemde her iki taraftan da çeşitli askeri hareketliliklerle kendini göstermektedir. Bu durum, özellikle sivil toplumun ve masum insanların yaşamını tehlikeye atmaktadır. Bombardımanlar ve hava saldırıları, yalnızca askeri hedefleri değil, aynı zamanda sivil yerleşimleri de hedef alarak büyük bir yıkıma yol açmaktadır. Ivana’nın durumu, bu çatışmanın yalnızca askeri bir mesele olmadığını, sivil halkın acılarını da beraberinde getirdiğini ortaya koymaktadır.
Günümüzde, savaşlar ve çatışmalar çoğu zaman medya tarafından izlenmekte ve raporlanmaktadır. Ancak, savaşın gerçek yüzü olan mağdurların hikayelerini anlatmak, insanlığın karşılaşmakta olduğu bu tür trajedileri daha görünür kılmaktadır. Ivana’nın yaşadığı bu acı olay, Lübnan’daki diğer çocukların ve ailelerin de benzer tehlikelerle karşı karşıya kaldığı gerçeğini yansıtır. Her gün birçok aile, sevdiklerini kaybetme veya ağır yaralanma riski taşırken, çocuklar bu olayların en masum ve en savunmasız kurbanlarıdır.
Hastaneler, savaş sırasında yaralanan sivillerin hayatlarını kurtarmak için büyük bir çaba sarf etmektedir. Geitaoui Hastanesi, Ivana gibi birçok yaralı çocuğun tedavisini üstlenerek, savaşın yıkıcı etkilerine karşı bir sığınak işlevi görmektedir. Ancak, sağlık sisteminin savaş ortamında karşılaştığı zorluklar, tedavi süreçlerini zorlaştırmaktadır. Doktorlar, hem fiziksel hem de psikolojik olarak yaralı hastalarla başa çıkmaya çalışırken, sınırlı kaynaklar altında çalışmak zorundadır.
Savaşın yıkıcı etkileri, yalnızca fiziksel yaralara neden olmakla kalmaz; aynı zamanda bireylerin psikolojik durumları üzerinde de derin izler bırakmaktadır. Ivana gibi çocuklar, yaşadıkları travma ile başa çıkmaya çalışırken, yakınları da bu durumdan derinden etkilenmektedir. Toplumlar, savaş sonrası yeniden inşa sürecinde, bu travmalarla başa çıkmak ve iyileşmek için çaba harcamalıdır.
Sonuç olarak, Deir Qanoun al Nahr köyünde yaşanan bu olay, savaşın sivil yaşam üzerindeki derin etkilerini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Ivana Skakye gibi masum çocukların uğradığı bu tür acılar, uluslararası toplumun ilgisini çekmeli ve barışın sağlanması için gerekli adımların atılmasına yol açmalıdır. Herkesin hakkı olan barış, yaşam hakkı kadar değerlidir ve bu tür trajedilerin bir daha yaşanmaması için kolektif bir çaba gösterilmesi gerekmektedir.